Yüzlerce yıl önce imha edildiğini düşündüğümüz kadim kaynaklara göre Türkler, zamanla Amerika'yı baştan başa fethedecek olan köfte kültürünü Amerikalılara altın tepside sunmuştu. Osmanlı donanma seferlerinden sonra “hazır yeşil kart uygulaması da yok” diyerek Amerika’ya yerleşen Türk denizciler, sıla hasreti çektikçe pişirdikleri enfes köftelerle ve sahilleri batıdan güç alan vahşi rüzgarların savurduğu lezzet dumanıyla sardığında ok da yaydan çıkmıştı. Türk köftesi, duman duman lezzetiyle kıtayı sevinç gözyaşlarına boğarken, bu alışkanlık çığ gibi büyüyordu.
Amerikan sabırsızlığı zamanla Türk elinin lezzetinin yerini aldı ve nihayetinde birbirine benzer, tadını gittikçe yitiren hamburgerler üretilmeye başlandı. Üstelik bir gün dönüp dolaşıp vatanına da geliverdi yeni adıyla burgerin o masum yitik köftesi.
Bilinen bir tat vardı, beklenen bir tat vardı, kavuşulamayan bir tat vardı... Bir dolu burger vardı ama o çok özlenen yoktu.
Heyhat! Efsanelerle kendini günümüze taşımış bir köftenin serüveni, burgerin alışkanlığı böyle kalamazdı. Yerel aromaları, lezzet alışkanlıklarını, Amerika'nın büyük köfteli burgerleriyle hem de ulaşılabilir fiyatlarda birleştirebilmek için yeni bir tutku gerekiyordu. Bu zulümden sıkılanların sayısı gittikçe arttığındaysa bize de yani Türklere de “bir dur bakalım” demek düştü.
Velhasıl Saloon Burger'in çıkış noktası da “hak ettiği hızla servis edilebildiği” bir hızlı servis restoranında ve “lezzeti katmerleyen” keyifli bir oturma düzeninde, “Gönlü zengin Türk duruşu sayesinde” gönülleri kazanan fiyatlara hem lezzetli hem doyurucu menüler sunmak oldu!
Saloon Burger, bu güçlü azimle yola çıktı ve şimdi köfteyi dünya turuna çıkarıp bu macerayı başlatan o “ne istediğini çok iyi bilen cesur Türk Kovboyları gibi” bu tutkulu lezzet düellosuna ev sahipliği yapıyor.
Günlük hazırlanan katkısız etleri, taze sebzeleri, şımartıcı tatlıları ve çok daha fazlasıyla tadanların gönlünü fetheden lezzetli Saloon Burgerler daha çok noktada karşınızda olacak.